15 Kas 2015

Yeni seyler zamani

Merhaba,

Orda misin hala? Var misin? Ben tasidim, buraya http://kafamdakurduklarim.blogspot.com

Istersen gel, beklerim...


3 Nis 2015

Kayahan

3 dil biliyorum, Türkçe'de değil, başka iki dilde yaşıyorum her gün. Ortalama kaç dil konuşuyor bir insan bilmiyorum, ama bende durum bu. Her dilin bir limiti var bence, bir de sonsuzluğu. Türkçe duygu dili, sonsuzluğu orda. Limit yok duygularımızda. Türkler aşık olurlar çünkü, severler, ama bir de sevdalanırlar.

Acı çekmezler sadece, içleri yanar, damarlarında hissederler sevgiyi, hüznü. Gönülden severler bazen, kalpleri kırılmaz sadece, paramparça olur. Canları vardır, bedenlerinden ayrı, yanar. Sevinince yüzleri, gözleri gülmez sadece, güller açar, bazen gönüllerinde de...

Üzülünce boğazlarında bir şeyler düğümlenir, yüreklerine, ta derine oturur acılar, çöker adeta. Kahrolurlar, mahvolurlar, yok olurlar, ve yoktan var olurlar.

Şarkılar, şiirler de öyledir, "kıyametler kopar yüreklerde", sadece üzülmez insan, "düşeceksen bir gün düşüp ardıma, kula değil yüreğine sor beni" der. Arabesktir hayat, yürektir hayata ışık tutan, duygular tam gaz yaşanır, bazen bir ömür boyu sürer, bazen de alev gibi söner aniden, haber vermeden. Ama küller kalır hep, bazen küllerinde boğulur insan, bazen de yeniden doğar.

Ve bu karmaşık denklemde bir yerlerde bir Kayahan doğar bir gun, kendi duygularını yaşar en zirvede ve en dipte. Resimleriyle öpüşür sevdalısının, yeminler eder, dönemez, mutlu olur, sever, mutsuz olur, çöker. Gözlerine hapsolur sevdiğinin. Hasret çeker, çünkü hasret çekmek farklıdır özlemekten, özlem başka düşer yüreğe, hasret bambaşka.

O sevdikçe, ben kendimden bir şey bulurum, o yandıkça hasretle, yine derim ah işte ben, o hasret çeker, yine ben, o mutlu olur kendimi bulurum, "beni azat et" der, yine ben. Hiç "gel vefasız" dememiş olsam bile bu güne dek, o söylerken derim ki ah yine ben. Yaşamadığım duyguların bile nasıl olabileceğini bana hissettiren, milyonlara hissettiren adam, Kayahan!


Ve bugün, "sen gözyaşlarımdasın" Kayahan....

Seninle her şeye varım ben
Sen benim uğurlu yolumsun
Yıldızlara yürürüm seninle
Sen iste canım senin olsun

Bu şarkın, çünkü mutlu anmak istedim seni bugün.....


20 Mar 2015

Otobus

Hava sicak ama hafif bir esinti var, balkondayim, yanimda bir turk kahvesi, ah bitince biri olsa da baksa falima diyorum. Kulagimda kizimin kulakligi, Yagmur yagsa, uykum kacsa diyor Ezgi'nin Gunlugu....

Ogrencilik hayati walkmene yapisik gecen nesildenim ben. Lisedeyken evden cikardim, kulagimda walkmen - buyuk ihtimalle Ezgi'nin Gunlugu kaseti icinde- , sahilden caddeye yururudum, Goztepe Parki'nin yanindan, hava soguksa derdim icimden, ah bir GZ1 donse surdan da caddeye yurumeden binsem, hic gelmezdi, gelse de ben duraga yetisemezdim. Sonra ver elini Kadikoy. Orda Kosuyolu otobusu beklenecek...

O otobuslerde ogrendim, kulagimda walkmen, elimde kitabimla sirtimi kapiya dayayip gitmeyi, her Turk kizi gibi...

Kosuyolu duragina geldim mi cikardi walkmen, birer birer arkadaslar duserdi duraga, sabah sohbeti esliginde giderdik okula, okulumuza... Biraz gec kalmissak 8:05 otobusune kaldiysak yani, gec kagidi gerekecek mi diye bir heyecan vardi hayatimizda, gec kagidi, hey gidi gunler!!!

Otobus arkadaslarim vardi benim, okul bitip de duraga gitme vakti gelene kadar cok konusmadigimiz, otobuste ise hic susmadigimiz...

Kadikoy'e iki otobus vardi o zaman Kosuyolu'ndan, ikisi de ayri durakta. Iki durak arasi beklerdik kosede, otobuslerden birini gorunce kosardik duraga topluca... O zaman deseydi biri bana otobusun saatli gelme ithimali var diye, gulerdim, icten.

Bir de polo askim vardi o zaman, polo dediysem, seker yani! Hep olurdu yanimda, aksam otobuse binince cikartirdim, baslardim sormaya: Polo isteyen? Otobuste elden ele gezerdi hep. Seneler sonra, Madrid'de bir dukkanda gordum, o kadar cok almisim ki! Polo isteyen?

Okul donusu Kosuyolu-Kadikoy otobusu kalabalik olurdu cok, biz bindik mi insanlar belki aman nerden geldi bu gurultuculer diyordu, belki de ah ne guzel gencler, civil civil... Ben simdi gorunce mesela liselileri metroda, o gunlerim dusuyor aklima, yuzume bir tebessum konuyor, diyorum gencler ne guzel, civil civil...

Kosuyolu otobusleri Kadikoy'e Haydarpasa tarafindan gelir, tiklim tiklim. Inince otobusten Bogaz havasi sana iste, en guzeli. Carsiya ugrardik bir arkdasimla, hele soguksa hava! Kuruyemiscilerden leblebi alirdik, elimiz isinsin diye... Sen bilir misin nasil sicak olur o tazecik kavrulmus leblebi? Sonra buyuk karar asamasi gelir, caminin ordaki duraga mi gitmeli, yoksa dolmus duraklarinin ordaki ilk duraga mi? Biri daha az yurume mesafesi, birinde daha bos otobus... Ah Istanbul'umun otobusleri, nasil da dolu olur!

Arkadasim erken inerdi benden, o inince sohbet biter, kitabima gomulurdum. Kitap kaplamayi da o otobuslerde ogrendim ben, herkes merak eder, "siyasi" bulur kitabini, elestirir... Halbuki sen sadece okumak istersin, icinden cok sey gelir soylemek, soylemezsin...

Servise en son orta sondayken bindim, bak orta son diye bir sinif kalmadi artik! Binmek istemedim artik, dedim yeter, otobusle daha ozgurum. Kadikoy'e gelince Kosuyolu'ndan mesela, canim cekerse bir de bir arkadas ikna edersem, ver elini vapur, bir karsiya gecer gelirdik, vapurdan inmeden, sadece ruzgari hissetmeye icimizde, hava ruzgarliysa hele, Bogaz'dan bir kac damla da sicrar ya yuzune vapurda yan tarafta otururken, ah iste tam oyle hissetmeye...Giderken Topkapi'ya el sallayip, donuste kiz kulesine goz kirpmaya!

Ondandir iste, ben hic sikayet etmedim iki otobusle okula gitmekten, her gun selamliyordum Bogaz'i, kokusunu duyuyordum ya, daha ne olsundu! Hey gidi gunler!











12 Mar 2015

35

Dogmusum iste bir ilk bahar gunu, muhtemelen mart kapidan baktirirken. Hatirladigim en erken sey, anneanneme disim agriyor diye yalan soyledigim, bebek aspirini yemek istemistim oysa ki, onun bebe asprini bulamayisi, normal aspirinden bir parca vereyim diye iceri gidisi sirasinda masanin ortasinda duran cantayi alip icinden onun pembe tansiyon haplarini bir cirpida icisim. Neden geldi aklima bilmiyorum, ama geldi iste.

Sonrasina dair hatirladigim bir hastane odasi, orda yatarken annemin panik halinde odaya girisi, bir de miden yikandi demeleri, benim midemi geri koysunlar, nasil yikamislar diye dusunmem

Yas 2, Kayra'dan kucugum!

Sonra teyzemin kiziyla kavgalarimiz. Onun bu cizgi film sadece bizim televizyonda yayinlaniyor inadina benim "counter example" sunmam! Ispat yapmayi sevecegim belliymis.

Sonra boluk porcuk bir cok ani. Kardesmin gelisi, tasinilan yeni evler, anneanne ve dede ile gecirilen guzel gunler. Kotu bur gunden de bahsedesim varla yok arasi, yoku seciyorum ondan

Kardesim, sanki sadece benim, cok sevdim, severim. Onunla her gun cok kavga ama daha cok sevgi dolu gecen gunler

Ilk kalp agrisi sonra, sevmisim bir cocugu, ama saniyorum ki hayatimin aski o, o olmasa ben yasamam. Biliyor, ama umrunda degil beyefendinin! Sonra yakin bir arkadasimla cikmasi, kizin gozumun icine sokmasi. (Hey 13 yasindaki kendim, salla la, valla degmez!) Dilimde bir turku, "ben sevdim eller aldi, baba ben olmus muyem?" Duygular tam gaz yasaniyor 13 yasinda. Ilk askim sair yapti beni, her gece yazdim, durmadan, guzel de yazdim ama...

Simdi bak bunu yazdim, icime bir sey oturdu, 13 yasindaki cocugun derdi bu olmali, 14 yasinda biber gazindan komaya sokulmak degil! Ah Berkin!

O 13 yasindaki asktan sonra kim oldu dedim, 15imdeki erkek arkadasim, ah pek bir gereksiz biriydi, hadi evlenelim dedi bana, oha dedim neyse ki, evlenmedim yani :) Bu adam bir de ilk askima yazdigim siirleri aldi, sakladi, ne oldu bilmiyorum. Bu beni bir halt yapmadi, sevmemisim demek ki o kadar :)

Ben platonik asklarin insaniydim galiba, sonra of bir asik oldum ne siz sorun ne ben soyleyelim. Bir okuze tutuldum yine, seviyorum uleeen diye bagirasim geliyor! O sirada beraber paneller falan hazirliyoruz lisede. Ben guzel siir okurum, hep soylerler. Bir Istanbul gosterisi hazirliyoruz, bir siir var, Istanbul'a dair. Herkes diyor ki sen oku, yok olmuyor. Cocukla baska siniflardayiz cunku, ve siir de diyor ki "bir zil sesi duyuluyor ve sen gidiyorsun", aradim bulamadim simdi bak siiri. Ama oyle diyor ya siir, cocuga bakmadan okuyamiyorum, cok derinden vuruyor bana, herkesle tartisiyorum ve okumuyorum o siiri, okuyamiyorum. Boyle bitiyor bu ask hikayesi, lise bittiginde benimle her seyi konusyor "adam" yok diyor, ben yapamadim, cesaret edemedim, simdi de sen gidiyorsun. O benden cocuk, neye cesaret edecekse! Yazdiklarini gosteriyor bana dair, yazik ettim diyor. Evet diyorum, ettin! Bir daha da gormuyorum, yillar sonra unlu sosyal medya sitesinde karsilasincaya kadar.

Uzun iliskim basliyor sonra, hayallerimin okuluna gidiyorum, orda en olmayacak insanla! Yavas yavas basliyor psikolojik eziyetleri, zaman geciyor, alisiyorum, normal saniyorum. Beni seviyor, evet, ama cok cok kisitliyor, her seyime karisiyor, kiskanclikta ustune yok! 6 sene suruyor dile kolay! Niye dayandim, bilmiyorum, cocukluk biraz, biraz da duygusal siddet iste, kolay olmuyor etkisinden cikmasi. Ondan kurtulmak icin baska sehre kaciyorum, biraz bilincli, biraz bilmeden. Onsuzluk bana iyi geliyor. Bittiginde kendime diyorum, iki secenegin var, istersen zerre takmazsin, istersen uzulursun! Bir sure zerre takmiyorum, ama gercekten, kendimi kandirmadan, sonra ne kadar guclu oldugum sasirtiyor beni, cokuyorum, korkuyorum kendimden.

Geciyor, her sey gibi, bu aliskanlik da geciyor, psikolojik baskidan kurtulunca vay be diyorum, hayat varmis. Bundan sonra uzun iliski yok bir sure diyorum, keyfime bakacagim...

Diyorum demesine de iste tam o noktada ilk "date" ettigim adamla 10 senedir beraberim, ha pisman miyim yok, degilim zerre kadar. Mutluyum.

Ama sende de olur mu bilmem, ben mutlulugu cok sorgularim, yani nedir bu mutluluk, fonksiyon olsa neye benzer? limiti nasil? Yani ne bileyim, pozitif bilimde bir degisken olsa aciklamak cok kolay, ama bu sosyal bilimler beni geriyor bazen! Bak ilk askimin sair yaptigi ben , 35imde ne haldeyim! Ama oyle iste, nasil bir sey bu mutluluk, bir olcusu var mi?

Nasil ask hayatimi yazmaya dondum bilmiyorum ama oyle oldu iste bugun! Dun 35 oldum ben, omrun yarisi mi hepsimi hici mi bilemiyoruz iste. Bilmemek daha iyi bazen. Neyse ne, 35 diyor takvim simdi, bayan epsilon, ki artik epsilonu buyuk aliyoruz, iyi ki dogudun anne diyor, kek susluyor bana, ama susleri ben yerim sen sakin yeme diyor.

Hayat bazen cok basit, bazen cok karmasa oluyor, ve biz hepsine alisiyoruz, Nazim'in dedigi gibi "insanoglu bir sivi gibidir, girdigi kabin seklini alir, butun gucu de gucsuzlugu de burdan gelir" Di mi Nazim Usta?

Bak bir de 35 yas siiri/sarki sozu kendime bir de en derin eski askim Istanbul'a gelsin, bu kadar ask yazdik, ona da bir pas atamak lazim Abbas!


dönmek, mümkün mü artık dönmek
onca yollardan sonra
yeniden yollara düşmek

neresi sıla bize, neresi gurbet
al bizi koynuna ipek yolları
üstümüzden geçiyor gökkuşağı
sevdalı bulutlar, uçan halılar
uzak değil dünyanın kapıları

neresi sıla bize, neresi gurbet
yollar bize memleket

gitmek, mümkün mü artık gitmek
onca yollardan sonra
yeniden yollara düşmek

neresi sıla bize, neresi gurbet
rakılı akşamlar, gün batımları
çocuk gibi ağlar yaz sarhoşları
olmamış yaşamlar, eksik yarınlar
hatırlatır herşey eski aşkları

neresi sıla bize, neresi gurbet
yollar bize memleket








6 Kas 2014

Orda yasar gibi...

Aylar olmus yazmayalı, neler oldu dersen, bilmem, hayat oldu iste. Simdi yazmamım sebebi de kulagimdaki sarkidandir aslinda, baska bir sey degil. Diyor ki:

"Yasamaya dort elle sarilmisim da
 Yine de gozlerim dolu, yuregim buruk
 Basimi hic bir zaman egmedim ama
 Yine de bir yanim yara, icimde bir bosluk"


Universiteyi de sayarsak Istanbul'dan ayilali kac sene oldu biliyor musun blog, tam 16 sene! Universiteyi sayma, Ankara komsu kapisi, 12 senedir dunyanin bir kosasinden otekisine gidiyorum.

Icimde hep bir parca Istanbul. Evet degisti, evet zor, evet oyle boyle ama, ben kendi gogumu, koklerimi, ruzgarimi ozluyorum be blog, bazi gunler cok daha fazla.

Simdi diyorum gozlerimi kapasam, bir acsam, atlasam dolmusa, Kadikoy'e gelsem. Moda sahiline gitsem, yanimda kizim da olsa bu sefer. Parkin yanindaki cay bahcesinde bir cay icsem, catal yesem parkin kosesindeki simitciden aldigim. Denizi seyretsem, Kayra "simit al" diye tuttursa, sonra da balon. Ikisini de alsam, ona anlatsam, "su kosede adalari goruyorsun, bu kosede ise karsiyi" diye.

Cay bitince kalksak, parka gitsek, sallansa Kayra salincakta, cocuklarla oynasa, turist gibi degil de, sanki orda yasiyormus gibi ayrilsak parktan, yarin parkta gorusuruz diye...

Carsiya insek ordan, balikcilari gezsek, aksama balik alsak, cipura mesela, elime de yuk ettim diye soylensem kendi kendime. Biraz leblebi alip kitapcilara girsek, Kayra kendine kitap secse, ben de kendime. Sonra aklima dusse, ay dur biraz da yesillik alsam baligin yanina diye, manavlardan birine girip merhaba desem, sanki taniyormus gibi, sanki orda yasiyormus gibi. Alsak yesillilerimizi, ben "artik eve gidelim" desem, Kayra "vapura binelim anne" dese, ona anlatsam, "kizim balik aldik, bozulur, baska gun bineriz" diye. Sanki orda yasar gibi, butun ozlediklerimi senede bir kac gune sigdirmam gerekmiyormuscasina, "yarin" desem, "yarin ya da haftaya geceriz karsiya, hatta hava guzel olunca da adalara gideriz istersen" desem.

Dolmus duraklarina dogru yururken, bu sefer de akide sekeri istese Kayra Cafer.Erol'dan, her cocuk gibi. "Olmaz" desem, "yemek yemedin", simdi almazsam anca seneye gelince diye dusunmeden. O da  hemen express inegol koftecisini gorse, "once kofte, sonra seker" dese. Otursak beraber cocuklugumun koftesicine, yesek. Az bergamotlu akide sekeri alsak sonra, acele etmeden, sanki butun hayatimiz ordaymiscasina, senede bir kac gune hem sevdiklerimizi, hem istanbul hasretini sigdirmak zorunda degilmisiz gibi. Kayra icin annesinin sevgili sehri 30 saatlik yolculukla gidilen, uzakta, anneanne ve dededin oldugu sehir degil de, eviymis gibi gezsek. Acele etmeden, a dur onu da yapayim, bunu da yapayim su 2 gunde demeden... Yavasca, sanki orda yasar gibi...

Ah, Istanbul, seni çok özledim bugun ben....







5 May 2014

Etek boyu

Burda okudum bu sabah. Boyle de bir olgu vardi, degil mi? Ben kivirmazdim etek beli, hatta hazirliktayken (yas 11) okulda siyah ayakkabi giyilecek derdi mudur yardimcisi, ben de toren sirasinda siyah ayakkabi giyerdim, sinifa girince yeni kahverengi bir ayakkabi almistik, onunla degistirirdim. Bazen de cantamda tasir, ama degistirmezdim yakalanacagim korkusuyla.  Kurallara uymamaktan cok korkardim. Muhtemelen ondan kivirmamisimdir etegimi. Ama bu benim tercihimdi.

Yani diyecegim, kivirmak istiyorsa bir kiz, ki bak simdi benim de bir kizim var, kivirabilmeli. Daha dogrusu, etek boyunu secebilmeli bir kiz. Ne giyecegini, ne giymeyecegini, herseyi. Inanabiliyor musunuz, kendi giyecegini secebilmeli insan diye bir cumle kurmam gerekiyor!

Etek boyundan tahrik olanlar da kendisi yanmali nerde yanacaksa!

Bir sey diyecegim, Madrid de ben Real Madrid stadyumunun cok yakininda oturuyordum, yuruyerek 15-20 dakika. Stadyumun cevresinde her zaman genc kizlar minicik sortlariyla mac oncesinde, rakip takimin unuformasiyla gezebiliyorlardi, ve kimse donup bakmiyordu benden baska, ben ise kiskanclikla bakiyordum desem...

Ben lisede otobusle giderdim okula, Istanbul'da. Sorun bana arkaniza bir sutu bozuk sapik adam gelmesin diye neler yapilir anlatirim, ogrenmek zorunda kaldim cunku. Bu begenmedigim ucuncu dunya ulkesinde, metrolar istanbul otobuslerinden daha da kalabalik, ama hic olay yok, duymadim. ustelik burda kizlar eteklerini daha da cok kiviriyor.

Demek ki neymis, kizlarin etek boyu degilmis olay, di mi? Biz bunu hep biliyorduk ya!

Sonra biri cikiyor, cocuklariniza ciglik atmayi ogretin diyor. Ben bunu okuyup ciglik atmaya calisiyorum ama sesim cikmiyor, icim tikaniyor, gogsumde bir yangin basliyor.

Sonra o cocuklarin anneleri dusuyor aklima, gerisini ne siz sorun ne de ben soyleyeyim.

Ah....


14 Nis 2014

Kizima

Dun muzik istedi canin senin, her aksam gibi. Bir flamenko cdsi koydun, ben de dans etmeye baslaidm seninle. sen durdun, inceledin beni, gozlerinde bir hayranlikla. Sonra "anne bravo" diyerek alkisladin beni, icimde var oldugunu bilmedigim icimin yaglari eridi sen oyle yapinca, mest olmak neymis, mutlutluk bu derece artarmiymis, gordum.

Korkuyorum, hem de o kadar cok ki. Hayat belirsiz bir duman, her gun kotu seyler oluyor hayatta, ben gordukce bunlari korkuyorum. Butun anneler korkuyordur herhalde, ben cok korkuyorum.

yazabilirim sandim, ama yazamiyorum, yine de bloga koyacagim bunu, internette olan bir sey kaybolmaz di mi? Seni cok ama cok seviyorum bebegim, iyi ki varsin, iyi ki hayatimin bir parcasisin.