Things I love

Mondays...Late edition

Listemi unutmadim. Sadece biraz gec oldu bu hafta.

I didn't forget about my list, just a little bit late this week.

1. Bir yerleri kesfetmek. Kesfetmek ne demek acaba? Bir yerleri tanimak diyelim. Bu hafta bir yerleri tanimayi, ve tanidigim sehri sevdim. / To explore new places. What does it mean to explore anyway? Lets call it to get to know a place. This week, I loved to get to know a place, and loved the city I got to know.

2. Eski arkadaslarla gorusmeyi sevdim, sanki aradan hic zaman gecmemis gibi, sanki gecen zaman bizi daha cok yakinlastirmis gibi... / I loved to see old friends, like we were always together, like the time passed by made us closer...

3. Kendimi sevdim bir de, ukalalik degil tabi. Sadece her seyin illa ki olumsuz tarafini gormemeyi ogrendigim icin./ Also, I loved myself, not arrogance of course. Just because I learned not to be pessimist about everything.

4. Hep sevdigim bir sey var, bu hafta daha cok sevdigim, bir Nazim siiri.../ Also, something I always love, a Nazim poem...

• ...Yani, öylesine ciddiye alacaksin ki yasamayi,
  yetmisinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
  hem de öyle çocuklara falan kalir diye degil,
  ölmekten korktugun halde ölüme inanmadigin için,
  yasamak yani agir bastigindan.

•  I mean, you must take living so seriously
              that even at seventy, for example, you'll plant olive trees-
              and not for your children, either,
              but because although you fear death you don't believe it,
              because living, I mean, weighs heavier. (translation form here)

5. Guzel bir kafede oturup yazi yazmayi, bir otel odasinda oturup sayfalarca yazmayi, sadece yazmayi, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda... / Writing while sitting at a nice cafe, writing pages at a hotel room, just writing, whereever, whenever...