19 Kas 2010

Istanbul

Bir yandan yeni paper uzerinde calisiyorum, fonda Zuhal Olcay caliyor, basucu sarkilari albumu. Su anda diyor ki "Yok, oyle el gibi durma gul biraz, sana gulmeler yarasir". Bu sarki, hele ki Zuhal Olcay'in sesinden, derinden etkiliyor beni. Yok bir nedeni aslinda, duygusallastiriyor diyelim. Icimdeki bilimsel yani durduruyor biraz. Ondandir ara verisim makaleme, bloga donusum yuzumu.

Baslik Istanbul, yine yeniden, hep. Istanbul kizlari uzaklara, gurbete gidince ne olur bilir misiniz? Icinde hep bir yara kalir Istanbul. Istanbul bir yardir aslinda, ve gurbet yardan ayrilmaktir. El Gibi'yi tekrar tekrar caliyor itunes, benim istegimle. Ve ben gozlerimi kapatip pufur pufur esen bir vapurda hissediyorum kendimi.

Hava soguk, ben on kismindayim vapurun, sol tarafta. Icim urperiyor, montuma sariliyorum. Ayaktayim. Deniz damlalari yuzume carpiyor. Kadikoy'den Karakoy'e gidiyorum. Bir yandan tarihi yarim adaya, bir yandan Marmara'ya, bir yandan da Bogaz'a bakiyorum. Aklim arkamda kalan Kiz kulesinde... Hava soguk, ellerim cok usuyor. Bogazin Marmara girisinde buyuk yuk gemileri bekliyor, goruyorum. Martilar soguga aldirmadan ucuyorlar yiyecek bulabilme telasi ile. Ben hala usuyorum, birden icim urperiyor. Sonra elinde tepsi ile geliyor vapur gorevlisi, sesini uzaktan duyuyorum "Caaay" diyor. Aliyorum bir cay, icim, ama en cok da ellerim isinsin diye. Gozlerimi kapatiyorum. Istanbul ruzgarina karistigimi hissediyorum. Biliyorum, hic bir ruzgar Istanbul ruzgari gibi degil. Hic bir deniz Bogaz degil. Hic bir kopru Bogaz Koprusu degil. Ve her ne kadar benzetmek istesem de, hic bir sehir Istanbul degil... Bunu bilmeme ragmen, gittigim her sehirde Istanbul'u ariyorum bulamayacagimi bile bile. Istanbul bir ruya, bir buyu, buyuk ask, buyuk nefret. Dunyada kac bin turlu duygu varsa, hepsi Istanbul. Butun bunlari dusunurken vapur Karakoy'e variyor. Eski balik pazarinin yerinde arabada balik ekmek saten insanlar var, iskele modernlesmis. Tunel'e dogru yoruyorum, yolum basindaki minik parkta bir bufe var. Orda duruyorum, nar suyu icmek icin. Taze sIkIlmis nar suyumu yudumluyorum. Vazgeciyorum Tunel'e gitmekten. Ben bugun Bogaz'dan uzaklasmak istemiyorum. Istiyorum ki butun gunum vapurda gecsin, ben Istanbul ruzgarini icime cekeyim, ruzgar beni savursun Istanbul'da. Vapura biniyorum, gozlerim kapali. Icimde muthis bir huzur, kalbimde yare kavusmanin sarhoslugu... Istanbul, seni cok cok ozluyorum!

3 yorum:

  1. Bu sarkiyi hatta bu albumu ben de cok severim. Ama Istanbul'u mu hatirlatir bilmem bana gecmisi hatirlatir huzunle sadece. Istanbul evet katiliyorum bir kere bulasmasin virus sana kurtulamiyorsun. Baska yerde de arama bulamayacaksin. Donup dolasip geri gelecegin yer yine Istanbul'dur ;)

    YanıtlaSil
  2. seni mektup arkadasi yaparak sana kotuluk mu ettim diye dusunmeye basladim bak simdi... benim depresifligim kalemime, mektubuma damliyor sanki. :)

    zuhal olcay'in sesinden o. kimse bilmez gerci kim tarafindan soylense oyle. ben mehmet gureli'den dinliyorum- hatirla sevgili hatirasi...

    gecen hafta karli kayin ormani dinleyip dinleyip agladiktan sonra... ooof off... bi de istanbul kizlari demissin.

    YanıtlaSil
  3. Ayse, demek ki Istanbul kizlari derken hakliymisim. Karli kayin ormanini dinlerken ben de aglarim, ya a gozlerim dolar en azindan. "7 tepeli sehrimde biraktim gonca gulumu" sozlerini duyunca da kardesim duser aklima.

    Merrak etme depresiflik senden bulasmiyor, benim ki yeni bir ulkeye tasinip, dile cok hakim olamamaktan, ve neden 2 gunde ogrenemiyorum diye kendime cokca kizmaktan kaynakliydi, ogrendikce geciyor yavas yavas...

    Ycurl, gercekten cok guzel bir album. Aklima gelmiyor uzun sure, dinlemiyorum. Sonra birsey olyyor, zuhal olcay'im geliyor, ve cok ilginc bir sekilde her sarki Istanbul'u hatirlatiyor. Mesela beklerim bir tango borcun var bana.... :)

    YanıtlaSil